11 Mayıs 2007 Cuma

Danıştay Saldırısı ve Türban Sorunu

Öncelikle Danıştay'ın ne olduğunu bilmemiz lazım. Danıştay adında anlaşılacağı gibi devletin birçok konuda danışma organı. Aynı zamanda üst derece mahkemelerinden biri ve verdiği kararın kesinliği birçok konuda su götürmez bir gerçek. Türban'sa kimilerine göre dini bir simge, kimilerine göre örf adet öğesi, kimisine göre siyasal mücadele aracı (!), kimisine göre siyasal rejim için hedef tahtası ve benzeri ve benzeri... Danıştay'a yapılan silahlı saldırının arkasında ise bu türban sorunu var. ilginçtir ki bunu yapan toplumca üniversite mezunu olduğu için aydın olarak nitelendirilen bir avukat. Daha ilginç olan bu avukatın saldırı öncesindeki gün Danıştay Başkanının odasının kapısını zorlaması. Güvenlik sorunu ise ayrı bir dünya.


Danıştay'ın bir anaokulu görevlisinin, ki bu görevli de aydın diye tabir edilen biri, türbanla görevini sürdüremeyeceği kararını alması saldırının ana nedeni gibi. Her şeyden önce Danıştay bir hukuk öğesi ve bu sebeple hukukun gösterdiklerini yapmak zorunda olan bir organ. Hukuk üstünlüğünün kabul edildiği bir devlette Danıştay'ın kararları büyük bir olasıkla kesindir. Bunu halkın değiştirmeye gücü yetmez.


Bir başka ilginçlikler silsilesi verilen bu kararın eleştirisi. Eleştiriyi yapanların başında eleştiriyi yapan kesimin ortak temsilcisi olan bir gazete var: Vakit Gazetesi. Söz konusu Danıştay'ın verdiği karar sonrası Danıştay üyelerini hedef göstermiş olup dini bir propagandayla sesini duyurduğu okuyucu kitlesini etkisi altına almıştır. Danıştay üyelerinin ev adreslerine kadar birçok konuyu içinde barındıran bu gazete işte onlar diyerekte Danıştay üyelerini hedef göstermiştir. Söz konusu gazete 11 yıl önceki adıyla (Akit Gazetesi) Gümüşhane Barolar Birliği Başkanının ölümüne sebep olmuştur. Danıştay' a yapılan saldırının bu ölüm olayıyla ilgisi şu şekilde: Danıştay bir Anaokulunda görevli olan şahısın türbanla görevini sürdüremeyeceği kararını almışken gümüşhane Barolar Birliği başkanı duruşmalara giren avukatların Duruşmalara Türbanla giremeyeceği yasağını koymuştur. Allah adına bunun yanlış olduğunu savunan gazete (hem önceki hem şimdiki adıyla) provokasyon eseri olmuş ve ölümlere sebebiyet vermiştir. Bu saldırıları yapan kişilerin saldırı anındaki söylemlerinden açıktır: "Ya Allah Bismillah Allah ü ekber". 11 yıl önceki saldırının suçlusu verdiği ifade de söz konusu gazeteden etkilenip bu işe kalkıştığını açık bir dille ifade etmiş ve daha sonraki af yasalarından yararlanıp 7 yıllık bir cezadan sonra hapishaneden salıverilmiştir. Danıştay saldırısının cesareti burada gizlidir. Gelelim siyasi iktidarın söylemlerine. Hepsi doğal olarak saldırıyı kınadılar. Dış İşleri Bakanı ve Başbakan yardımcısı Abdullah Gül Kolombiya bakanıyla çıktığı basın mensuplarının önünde saldrıyı lanetlemiştir. Söz konusu bakan hakkında bir not düşmek gerekirse bundan yaklaşık bir ay önce sayın bakan söz konusu gazeteye verdiği açıklamalarda söz konusu gazetenin müdavimlerinden olduğunu ve medyayı bu yanlı gazeteden takip ettiğini belirtmiştir. Daha da ileri giderek siyasi işlerini bu gazetenin yardımıyla gerçekleştirdiğini açık bir şekilde dile getirmiştir.


İdarenin (yürütmenin) bir diğer temsilcisi Spor Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin Danıştay Saldırısının sonrasında basın mensuplarına olay hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını söylemiştir. İşin ilginç tarafı Adalet Bakanı Cemil çiçek'in Spor Bakanın sözlerinden çok önce olay hakkında açıklamada bulunmuş olmasıdır. İdarenin idareden haberdar olmadığı açıktır. Türban sorunuyla meşgul olmaktan başka bir iş yapmayan hükümetin birçok konudan haberdar olması da beklenemeyecek bir durumdur. idarenin düalist yapısındaki bir diğer bakan (kendi bakanına söz geçiremediğinden Başbakan unvanı kullanılmamıştır) R. Tayyip Erdoğan Finlandiya Başbakanı ile basın mensuplarının karşısında vahim olan şu sözleri söylemiştir: " Bu olayın (Danıştay Saldırısının) nedenlerinden şu an bahsetmeye gerek yok önemli olan lanet bir saldırıdır ve bu durumdan pay çıkartmaya çalışan kişilerin hareketleridir" diyerek halkını şaşırtmaya devam etmiştir. Sayın bakan galiba maç yorgunudur.


Ana Muhalefet Partisi Başkanı Deniz Baykal ise Bunun Anayasa'ya hukukun üstünlüğüne yapılan bir siyasi saldırı olduğu vurgulamış ve siyasete kan bulaştığını dile getirmiştir. Aynı zamanda kendisine yöneltilen " Sizce iktidar bu olaydan sorumlu mudur? " sorusuna hiç kuşkum yok diye cevap vermiştir.


Danıştay üyesi şu an ölmüştür ve birçok da yaralı vardır. En güzel açıklamayı ise Laik anayasal rejimin koruyucusu Sayın Cumhurbaşkanımız yapmıştır. Bu saldırı Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Yalnız unutulmaması gereken bir diğer noktada Danıştay üyelerinin verdiği kararı Vakit Gazetesinden önce R. Tayyip Erdoğan sert bir dille eleştirmiştir. TBMM Başkanı Bülent Arınç ise saldırının kurumlara mı yoksa Anayasal rejime mi yapıldığını daha tam olarak kavrayamamıştır...


Gökhan DAĞ


Not: 18 Mayıs 2006 Tarihinde Yazılmış Bir Yazıdır.